Şubat ayı boyunca kutlanan Siyah Tarihi Ayı kapsamında Ulusal Siyah Tarihi ve Kültürü Müzesi, ziyaretçi akınına uğradı.
2003 yılında, dönemin Başkanı George W. Bush’un inşası için izin verdiği Ulusal Siyah Tarihi ve Kültürü Müzesi’nin temeli, 2012 yılında atıldı. 4 yıl sonra, Amerika’nın ilk siyah Başkanı Barack Obama, 1886 yılında siyah Amerikalılar tarafından Virginia eyaletinde açılan ilk Baptist Kilisesi'nde kullanılan 'Bağımsızlık Zili'ni çalarak müzeyi açtı.
Afrika kökenli Amerikalılar için zafer anlamına gelen müzenin hayata geçirilmesindeki baş aktörlerden eski başkan George W. Bush da, açılışta hazır bulundu. Eski Başkanlardan Bill Clinton ile ABD yönetiminden birçok üst düzey yetkilinin katılımıyla gerçekleştirilen açılışta Barack Obama, "Bir bina bütün sorunlarımızı çözmeyecek, ancak bize problemlerimizi çözmek için ilham verecek’’diyerek geçmişte yaşanan acıları hatırlattı.
Görevdeki ilk ayını tamamladıktan hemen sonra, 45’nci Başkan Donald Trump da müzeyi ziyaret eden isimler arasına katıldı ve birlik mesajları verdi. Trump, "Bu ziyaret bağnazlık, hoşgörüsüzlük ve nefretin her türlüsüyle neden savaşmamız gerektiğini göstermesi açısından çok anlamlı’ dedi.
Afrika asıllı İngiliz mimar David Adjaye'nin tasarımını yaptığı, kare şeklindeki müze binası, 33 bin metrekarelik bir alana kurulu. Etrafı 3 bin 600 bronz panelle kaplanan bina, 19. yüzyılda New Orelans'ta siyahlar tarafından inşa edilen demir yapıyı sembolize ediyor.
Müze, sadece Afrika kökenli Amerikalılar’a değil, herkese hitap ediyor. Amerikalılar kadar yabancı turistler de, müzeye yoğun ilgi gösteriyor. Aylar öncesinden biletlerin tükenmesinin nedeni de bu.
Müze, Afrika kökenli Amerikalılar’ın tarihinin, Amerika tarihinin bir parçası olduğunu, siyah tarihini ve kültürünü anlamanın, Amerikan tarihini ve kültürünü anlamak için mutlaka gerekli olduğunu gösteriyor.
Müzenin ziyaretçi küratörü Krewasky Salter, müzenin, geçmişte tarih kitaplarının dışında tutulmuşolan Afrika kökenli Amerikalılar üzerinden anlatılan bir Amerikan hikayesi aktardığını belirtiyor. Salter'e göre müze aslında Amerika'nın bir yansıması. "Ziyaretçi profili tıpkı Amerika gibi, her ırktan her renkten dilden dinden ziyaretçi var’’ diyen Salter, müzenin Amerikan tarihinde de fark yaratacağına inandığını belirtiyor.
Başkentin sembollerinden Washington Anıtı'nın hemen karşısındaki müze, 540 milyon dolara maloldu. Afrika'dan köle ticareti için Amerika kıtasına getirilen siyahların yaşadıkları zorlukları aktaran müze, onların kültürüne de ışık tutuyor. İşte bu ışık sayesinde ziyaretçiler geçmişe gidiyor ve kendilerini onların yerine koyabiliyor.
Müzede yer alan ve 1800’lü yıllarda kölelerin yaşadığı kulübe, ziyaretçilerden büyük ilgi göüyor. Kulübe, sıcak ve nemli bir bölge olan Güney Carolina'dan müzeye getirilmek için taşınırken, her yerden yılanlar çıktığı belirtiliyor. Ancak o zamanlar bu fiziksel şartlar bile yaşadıkları manevi zorlukların önüne geçememiş.
Dünyanın en büyük müze kompleksi Smithsonian bünyesinde açılan müzede, 19’ncu yüzyılda, Afrika kökenli Amerikalılar’ın yaşantılarını ve 1960'ların Medeni Haklar mücadelesini geniş olarak aktaran çok sayıda özel bölüm yer alıyor.
Müzede yalnızca acılara yer verilmemiş. Tüm yaşananlara rağmen kazanılan başarılar müzede önemli bir yer tutuyor. Örneğin spor. Irk özelliklerinin de sayesinde, bir çok Afrika kökenli sporcu, kendilerine şans tanındığında madalya sahibi olabildi. Verilen mücadeleler sonunda, 1968 yılında, ilk kez bir Afrika kökenli Amerikalı, olimpiyat meşalesini yaktı. Siyah Amerikalılar, tenisten boksa basketboldan atletizme her alanda sayısız başarıya imza attılar.
Irkçılığa karşı verilen mücadeleyi yansıtan kimi anlar da yine bu müzede ölümsüzleştirilmiş. 1968 olimpiyatlarına 200 metrede altın ve bronz madalya kazanan iki Afrika kökenli Amerikalı atletin, Tommie Smith ve John Carlos'un siyah deri eldivenli yumrukları havada, başları öndeki kararlı duruşları burada hayat bulmuş.
Amerikalı siyahlar, spor kadar müzikte de bir numara olmayı başardı, birçok alanda milyonları peşlerinden sürükledi. Renkli kıyafetleri, farklı sahne konseptleriyle deri renklerinin ayrıştırdığı değerleri birleştirdiler. Müze, ünlü siyah müzisyen Chuck Berry'nin efsane kırmızı Cadillac'ını da James Brown'un unutulmaz sahne kostümünü de meraklılarıyla buluşturuyor.
Afrika kökenli Amerikalılar müzede kendi kültürlerine ait giysiler, aksesuarlar veyaşam tarzlarını yansıtan değerleri bulabiliyor.
Ulusal Siyah Tarihi ve Kültürü Müzesi’nin kapıları, haftanın 7 günü ziyaretçilere açık.